Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Nedir?
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu kıpır kıpır, söz dinlemeyen, sorumsuz, unutkan, patavatsız, dikkati kolaylıkla dağılan, sonuçlarını düşünmeden tehlikeli fiziksel davranışlarda bulunan, yerinde durmakta ve sırasını beklemekte zorlanan çocuklar olarak tanımlanmaktadırlar.
Bu bozukluk ilk kez 1902 yılında Frederic Still adlı bir İngiliz hekim tarafından; “dikkat sürdürülmesinde eksiklik ve nörolojik anormallikler” olarak tanımlanmıştır. Still, bu bozukluğun organik ve yapısal nedenlerden kaynaklandığını ileri sürmüştür. A.B.D.’de 1917 yılında ortaya çıkan menenjit salgınında belirtilerin benzerlik gösterdiğinin fark edilmesi üzerine bu rahatsızlığa olan ilgi artmıştır. Yapılan ilk araştırmalar merkezi sinir sistemi iltihabı ya da travmadan kaynaklanan nörolojik bozuklukları olan hastaların davranışları üzerinde yoğunlaşmış ve bu insanların hiperaktif, dürtüsel ve dikkatsiz davranışlarda bulundukları tespit edilmiştir. Dolayısıyla, bu yeni bozukluğun beyindeki hasardan kaynaklandığına inanılmıştır. Ancak 1940 yılında Strauss’un bu davranışların (semptomların), nörolojik bozukluk veya iltihabik bir hastalıktan bağımsız olarak da görüldüğünü ortaya atmasıyla birlikte araştırmalar yeni bir boyut kazanmış ve yeni sendromun adı konmuştur: minimal beyin disfonksiyonu. 1960’tan sonra bu terimin klinik karşılığı öğrenme güçlüğü, genel nörolojik bozukluklar ve çeşitli davranış semptomlarını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Ancak daha sonra DSM II ‘de (1968) öğrenme güçlüğü farklı bir kategori olarak ele alınmıştır. Yapılan çalışmalar ve araştırmalar neticesinde önce hiperaktivite, dürtüsellik, umursamazlık, öfke, dikkat dağınıklığı ve kısa dikkat (konsantrasyon) süresi olmak üzere 6 semptomatik davranış tanımlanmış, daha sonra bu semptomlar hiperaktivite, dürtüsellik ve dikkatsizlik başlıkları altında toplanarak ilk kez DSM III‘te (1980) dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olarak yer almıştır.
Hiperaktif çocuklar davranışsal ve zihinsel yönden yaşadıkları güçlüklerin yanı sıra, sosyal ilişkiler açısından da çeşitli sıkıntılar yaşarlar, Bazı yazarlara göre; hiperaktivite, bir etkileşim bozukluğu olarak düşünülmelidir. Çünkü, DEHB olan çocuklar, davranışlarının başkaları üzerindeki etkilerinin farkında değildirler. Onlar için önemli olan isteklerinin ve ihtiyaçlarının bir an önce yerine gelmesidir. Bu yüzden de, ebeveynler, öğretmenler, arkadaşlar ve kardeşlerle olan ilişkiler yara almaktadır. Bir araştırmada, DEHB olan çocukların, %50-60’ının arkadaşları tarafından dışlandıklarını belirtmiştir. DEHB bir sosyal bozukluk olarak kabul edilmektedir. DSM IV ‘te DEHB 3 tip; bileşik tip, dikkatsizliğin önde geldiği tip ve hiperaktivite-dürtüselliğin önde geldiği tip olarak tanımlanmaktadır. DEHB tanı ölçütlerini karşılamayan, ancak belirgin dikkatsizlik ya da hiperaktivite-dürtüsellik belirtileri olan bozukluklar da “başka türlü adlandırılamayan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu” adı altında ele alınmaktadır.
Dikkat Eksikiliği Hiperaktivite Bozukluğu Tanı Kriterleri
DEHB’in DSM IV’te “genellikle ilk kez bebeklik, çocukluk ya da ergenlik döneminde tanısı konan bozukluklar” bölümünde yer alan tanı kriterleri ise aşağıdaki gibidir.
A ) Dikkatsizlik
- Dikkatini ayrıntılara veremez, ya da ödevlerinde, işlerinde veya diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapar,
- Oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır,
- Doğrudan kendisiyle konuşulduğunda dinlemiyormuş gibi görünür,
- Yönergeleri izleyemez, okul ödevlerini, ufak tefek işleri ve görevlerini tamamlayamaz,
- Üzerine aldığı görevleri ve etkinliklerini düzenlemekte güçlük çeker,
- Zihinsel çaba gerektirecek görevlerden kaçınır, bunları sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir,
- Üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli olan eşyaları kaybeder (oyuncak, ödevler, kitap vb. gibi),
- Dikkati dış uyaranlarla kolayca dağılır,
- Unutkandır.
B ) Hiperaktivite
- Elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur,
- Sınıfta ya da oturması gereken yerde uzun süre oturmakta zorlanır,
- Uygunsuz durumlarda sürekli koşar, tırmanır,
- Sakin bir biçimde oyun oynama, etkinliklere katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır,
- Hareket halindedir, motor takılıymış gibi davranır,
- Çok konuşur,
C ) Dürtüsellik ( Impulsivite )
- Sorulan soru tamamlanmadan cevabını yapıştırır,
- Sırasını bekleme güçlüğü vardır,
- Başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer
DEHB tanısı konabilmesi için; bu belirtilerden en az altısının (ya da daha fazla) bulunması ve en az 6 ay süren bir bozukluğun olması koşulu aranmaktadır. Bunun yanı sıra; çocuğun davranışlarının yaşıtlarının, akranlarının davranışlarına kıyasla (gelişim düzeyine göre) daha rahatsız edici, uyumsuz ve yıkıcı özellikler göstermesi ve bu tip davranışlarının en az 2 sosyal ortamdaki (okul, ev vb. gibi) ilişkilerini olumsuz etkileyecek ve işlevsel bozulmaya neden olacak düzeyde olması gerekmektedir.
Halen tartışma konusu olmakla birlikte; tüm bu belirtilerin 7 yaş öncesinde de gözlenmiş olması koşulu da tanı aşamasında ele alınan önemli kriterlerden biridir.
DEHB’e Eşlik Eden Başka Bozukluklar Nelerdir
DEHB’ye eşlik eden (comorbid) bozukluklar arasında en yaygın olanı davranım bozukluğu (kurallara uymama, fiziksel zarar verici davranışlar, hayvanlara eziyet etme, çalma, kaçma, vb gibi) ve karşıt olma – karşı gelme bozukluğudur. Bu bozuklukların yanı sıra DEHB olan çocuklarda; depresyon (psikotik olmayan), bipolar bozukluklar, duygudurum bozuklukları, duygulanım bozuklukları, kaygı bozuklukları ve öğrenme güçlüğüne de sıkça rastlanmaktadır.
DEHB Cinsiyet Tercihi Yapar mı?
DEHB erkeklerde kızlara oranla 5 ile 9 kat daha sık rastlanmaktadır. Literatürde, cinsiyete dayalı bu farklılığın neden kaynaklandığını açıklayan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Ancak erkeklerde fazla görülmesi hastalığın genetik olabileceğine dair en büyük kanıtlar arasındadır.
DEHB Tedavisi
DEHB’in bilinen en önemli tedavisi psiko-eğitimsel/davranışsal tedavilerdir.
İstanbul Terapi DEHB’li çocuklarla şu şekilde çalışmaktadır; öncelikle DEHB’li çocuğun ailesiyle ayrıntılı bir görüşme yapılmakta daha sonra çocukla yarı yapılandırılmış bir oyun ortamında gözlem yapılarak var olan davranışsal, sosyal ve gelişimsel becerilerindeki eksiklikler tespit edilmektedir. Eğer çocuk okul hayatına başlamışsa ayrıca bir özel eğitim uzmanı tarafından akademik becerileri de incelenmekte ve bu alandaki eksikleri de ayrıca kayıt altına alınmaktadır. Bu çocukların okulöncesi dönemdeki var olan sorunları çevre tarafından görülmekle birlikte akademik hayat başlamadığı için genellikle bir uzmana başvurma çocuğun okula başlamasıyla olmaktadır. Oysaki daha erken dönemlerde tedaviye başlanması hem sorunların yerleşmeden tedavisini sağlamakta hem de bu erken müdahale akademik yaşam başlamadığı için ayrıca akademik sorunların oluşmasını da engellemektedir. Böylece okul yıllarında ayrıca akademik olarak çocuğun yaşıtlarından geri kalmasının önüne geçilmiş olmaktadır. Genellikle haftada 1 ya da 2 seanslık görüşmelerle çocukların akademik, sosyal ve davranışsal sorunlarına yönelik bir program dahilinde aileyle işbirliği içinde çalışmalar yürütülmektedir. Yürütülen çalışmaların etkili olması için ailelere davranış değiştirme, kurallar ve eğitimsel hayata destek için öneriler ve ev ödevleri verilmektedir. Amaç en hızlı şekilde çocuğun sosyal ortama adaptasyonunu sağlamak, davranış sorunlarını gidermek ve akademik olarak eksiklerini gidermektir.